Gizli Tanık Munzur ve Efe
Ağustos 5, 2011 1 Yorum
Davamızın pek de gizli olmayan gizli tanıkların ifadeleri incelendiğinde “tanık”ların aslında hiçbir şeye tanık olmadıkları açıkça görülüyor:
1. Gizli tanık EFE’yi tanımadığını ifade ederken, onun beyanlarını ve iddialarını açıklayarak onu tanıdığını ve görüştüğünü ortaya koymuştur.
2. 10.12.2009 tarihli ifadesinde; “2009 yılı Nisan ya da Mayıs aylarında Erzincan’a gelen misafirleri Şenol Astsubay ile karşılaştığını ileri süren Munzur, 10 gün sonra yeni bir ifade vererek, tarihi kış ayı olarak değiştirmiş ve kar yağıyordu demiştir. Ancak duruşmada mahkeme savcısının Munzur’a kar mı yağıyordu, tam tarih istemiyoruz ancak yaklaşık bir süre ver sorusuna ‘ne kar yağıyordu nede yağmıyordu’ cevabı ile daha önce verdiği iki ayrı beyandan faklı bir ifadede bulunmuştur.
3. Gizli tanık Efe’nin 03.12.2009 tarihinde Soruşturma Savcısına verdiği ifadeden bir hafta sonra, 10.12.2009 tarihinde Erzurum Özel yetkili Savcı Osman ŞANAL’a gizli tanık olarak ifade veren Gizli Tanık Munzur; gizli tanık olmak için 11 ay niçin beklediği sorusuna çelişkili cevaplar vermiştir.
4. “Sivil helikopter ile askeri hava alanına geldiğini ifade ettiği misafirler sivildi, ancak asker oldukları her hallerinden belli oluyordu ve üç kişiydiler, içlerinden birisi çok üst rütbeli birisiydi. Uzun boylu, esmer, kahverengi gözlü, siyah kısa saçlı idi. Herkes bu kişiye komutanım diyor ve yanında oldukça saygılı hareket ediyordu.” şeklinde 10.12.2009 tarihinde ifade veren Munzur; sözlü ifadesinde gelenlerin 4 kişi olduğunu, dönemin 1. Ordu K. Orgeneral Ergin SAYGUN’un gelenler arasında olduğunu ileri sürerken, en kıdemli kişinin Albay D. ÇİÇEK olduğunu ve 3. Ordu Karargahından karşılamaya hiçbir komutanın gelmediğini söyleyerek askerliğini Harp Akademileri Komutanlığında garson olarak yapan biri için yapılmaması gereken hatalar ve yalan beyanlarda bulunmuştur. Aynı ifadesinde 21.12.2009 tarihinde düzeltme yaparak, “siyah kısa saçlı olarak tanımladığı Albay Dursun ÇİÇEK’i bu kez kel kafalı olarak ifade ederek yalanlarını düzeltme ihtiyacı hissetmiştir.
5.“Albay Dursun ÇİÇEK’i hiç resmi kıyafet ile gördünüz mü, rütbesinin albay olduğunu nasıl anladınız, resmi kıyafetinin rengini hatırlıyor musunuz?” şeklindeki soruya hayır cevabı veren Munzur, teşhis için kendisine gösterilen 4 Nolu resimdeki resmi kısa kollu beyaz elbiseyi ve Alb. ÇİÇEK’in denizci olduğunu hatırlamadığını iddia ederek çelişkili açıklamalarına devam ettiği gibi teşhis ettiği resimde Dursun Çiçek’in sivil kıyafetli olduğunu söylemiştir.
6. “10.12.2009 tarihli aynı ifadesinde; “Ankara’dan gelen kişiler Erzincan’daki Mazlum Konak Otelinde misafir oldular” şeklinde açıklama yapan Munzur; mahkemedeki ifadesinde Albay Dursun ÇİÇEK’in önce Mazum Otel’de kaldığını söylemiş sonrasında ise nerede kaldığını bilmiyorum şeklinde ifadesini değiştirmiştir.
7. 10.12.2009 tarihli ifadesinde Dursun Çiçek ile cafeme gittik cay içtik, sohbet ettik diyen Munzur mahkemede önce cafeme kahve içmeye hiç gitmedik demiş sonrasında ise bir kez daha yalanını değiştirerek gittik demiştir.
8. 10.12.2009 tarihli ifadesinde gelen misafirleri Mazlum Otele Dursun Çiçek’i 3. Ordu Komutanlığına bıraktık diyen Munzur, duruşmada Dursun Çiçek’i de Mazlum Otele bıraktık akşam 3. Orduya Bıraktık demiştir.
9. “Biz Ankara’dan dönerken yolda ben ortağıma telefon açarak akşam için Kafeyi komple kapatmasını, kesinlikle müşteri almamasını ve 8 kişilik masa hazırlamasını söyledim. Bu işler için Şenol Komutan bana 2.000 Tl. para vermişti.” şeklindeki yazılı ifadesini mahkemede değiştirerek; “Ankara’ya o günlerde gitmedik, daha sonra gittik. Geceye 12 kişi katıldı” ifadeleri ile çelişkili açıklamalar yapmıştır. (Üç misafir dahil yemeğe katılanların sayısı en az 18 kişidir: 3 misafir,Şenol, Halit, Ersin, Yaşar Baş, İliç Savcısı, İlyas, Muş, Ağrı, Bitlis, Tunceli Alay komutanları, Dursun Çiçek, Ergun Saygun, 3. Ordu Komutanlığından gelen 4 Albay, 3. Ordudan Kemal ile Nedim Albay ve Munzur dahil) (10.12.2009- s. 678, 21..12.2009- s. 762, İddianame-81)
10. “Biz Ankara’dan Erzincan’a döndüğümüzde direk Cafeye gittik. Ben işyerimde iken İlyas isimli arkadaşım telefon açtı, bana “Şenol komutan orada mı, orada kimler var? Diye sordu. Ben de; “Şenol Komutan ve yanındaki 7- 8 kişilik misafir grubu, ayrıca İLİÇ Savcısı da burada diyerek cevapladım. Bunun üzerine İlyas; “hiç kimseye çaktırma, ben oraya geleceğim ve ortamı gizli kamera ile çekeceğim” diyerek kapattı.” şeklinde yazılı ifadesi olan Munzur, bu ifadelerin yanlış olduğunu iddia ederek mahkemede; “Ankara’ya sonra gittik, hatta Ankara’ya girmedik, Sivas’tan geri döndük. Yemeğe 12 kişi katıldı. İliç Savcısını Şenol Komutanın telefonu ile aradık ve ben onu cafeye çağırdım. Ama kapıya geldiğinde kendisine içeri girmemesini söyleyerek yemeğe katılmamasını sağladım.” şeklindeki beyanları ile yazılı ifadesi ve Gizli Tanık EFE’nin mahkemedeki ifadeleri ile çelişen açıklamalar yapmıştır. İliç Savcısı mahkemeye verdiği ifadesinde Munzur her ne kadar Savcı gelmedi desede; “Cafe’deki faaliyete iştirak ettiğini, saat 19.00-22.00 arasında Albay Dursun ÇİÇEK’in iştirak etmediğini ve saat 22.00’dan sonra geldiğini Munzur’dan telefonla öğrendiğini iddia etti. Bu çelişkiyi açıklayamayan Munzur, Gizli tanık EFE ile farklı açıklamalarda bulunmuş ve Kafe Şömine’deki faaliyete Albay ÇİÇEK’in iştirak etmediği ve Erzincan iddialarının iftira olduğu bir kez daha ortaya çıkarmıştır.
11. Yazılı ifadesinde; “Akşam İlyas işyerime geldi ve bir büyük rakı çıkardı ve Ankara’dan gelen yüksek rütbeli komutana; komutanım her zamanki gibi rakın hazır diyerek rakıyı masanın ortasına koydu. Masada bulunan kişiler; Şenol Başçavuş, Halit Başçavuş, Ersin Üsteğmen, Erzincan Avcılar Kulübü Başkanı Yaşar BAŞ, Muş, Bitlis, Ağrı, Tunceli Alay Komutanları ile 3. Ordu Komutanlığından 4 tane Albay vardı, bu kişileri görsem kesinlikle tanırım, ancak şu an isimlerini hatırlamıyorum. Sofradaki en üst rütbeli komutan İlyas ile yan yana oturdu. Benim de yanlarına oturmamı istedi…” şeklinde beyanları olan Munzur; Erzincan’a geldiğini ileri sürdüğü 4 kişi arasında en kıdemli olan kişinin dönemin 1. Ordu K. Ergin SAYGUN olduğunu, Ordu Komutanının koruma personeli olduğunu, Erzincan’da mutlaka 3. Ordu K. veya Ordu Kurmay Başkanı tarafından karşılanacağını, doğrudan Ordu Karargahına giderek Ordu Komutanını ziyaret edeceği ve orduevinde kalacağı gerçeğini değiştirerek yalan ve çelişkili ifadesine devam etmiştir.
12. Munzur, 10.12.2009 tarihli ifadesinde, “ Ocak ayında, aynı gün içinde misafirleri karşılayan, Cafe’de çay içen, otele bıraktıktan sonra arabayla Ankara’ya gittiğini, Ankara’da planlı işleri yaptıktan sonra aynı gün akşama yine arabayla geri dönüp misafirlerle birlikte olduğunu” ifade etmiştir. Ancak mahkemedeki ifadesinde bunların fiilen mümkün olmadığını gördüğü için, ifadeye yanlış yazıldığını ifade etmiş ve düzeltme yapmak zorunda kalmıştır. Ancak yaptığı düzeltmelerde çelişkilerle doludur. Örneğin havaalanından karşıladığım gün ile cafe’de eğlendiğimiz gün aynı gün demişse de, ifadesinde cafede eğlendiği günü ertesi gün olarak belirtmiştir.
13. Munzur’un Cafede aynı masada bulunduğunu iddia ettiği; Şenol Başçavuş, Halit Başçavuş, Ersin Üsteğmen, Erzincan Avcılar Kulübü Başkanı Yaşar BAŞ, Muş, Bitlis, Ağrı, Tunceli Alay Komutanları ile 3. Ordu Komutanlığından 4 tane Albay dahil 12 kişi, savcılıkta verdiği ifadelerinde; Albay Dursun ÇİÇEK’i tanımadıklarını ve Erzincan’da görmediklerini kesin bir dille ifade ediyorlar. Bu gerçek tanık ifadelerine karşılık Munzur’un açıklamalarının hiçbir bilgi ve belgeye dayanmayan söylenti ve yalanlardan oluştuğu gerçeği kabul edilmelidir.
14. 10.12.2009 tarihli 4 Nolu Fotoğraftan Teşhis Tutanağı ( K12/765-76)’nda; 1, 2, 3 ve 4 nolu fotoğraftaki resimlerin havalimanı yolunda Pizvan Kavşağında özel aracıyla karşıladığı ve Cafe’de kendisiyle sohbet edip çay içtiği ve tanıştığı kişilerin; üst rütbeli komutanlar Ergin SAYGUN, Ağrı Jandarma Alay Komutanı Ufuk TUNCER, Bitlis İl J. Alay Komutanı İhsan SARI ve Albay Dursun ÇİÇEK olduğunu kesinlikle teşhis ettiğini” beyan eden Munzur, Albay Dursun ÇİÇEK’i 3. Ordu Nizamiyesinde bıraktığını, diğerlerini ise Konak Mazlum Otele bıraktığını beyan etmiştir. Mahkemedeki ifadesinde ise bu ifadesini değiştirerek, hava alanında üç kişiyi karşıladığını, Kaafe’den sonra misafirleri Otele bıraktığını açıklamıştır. Havalimanında 3 veya 4 kişi mi karşıladığına ve sivil araba ile Kafeye geldiğine karar verememiş ve bu çelişkiyi açıklar mısınız?
15. “Acaba Muş İl Jandarma Komutanı Albay Dursun ERTUĞRUL ile (Sonra Trabzon İl J. K. olmuş) isim benzerliği nedeniyle bir yanlış anlama olabilir mi?”sorusuna adı geçen Albayı tanımadığını söyleyen Munzur, daha sonra ise aynı Albayı tanıdığını ve isimleri karıştırmadığını, fotoğrafı gösterilirse tanıyabileceğini açıklamıştır.
14. Askerliğini Harp Akademileri Komutanlığı/Yeni Levent- İstanbul’da gazinoda garson olarak yaptığını açıklayan Munzur; Karacı, Denizci, Havacı ve Jandarma her rütbede subayın görev yaptığı bu eğitim merkezinde askerliğini yapmasına rağmen rütbeleri ve kıyafetleri tanımadığını iddia ederek kendisi ile büyük bir çelişkiye düşmüştür.
15. Dördü de farklı yerlerden gelen bir orgeneral ve üç albayı karşıladığını (Orgeneral SAYGIN-İstanbul, Albay ÇİÇEK-Ankara, Albay TUNCER-Ağrı ve Albay SARI-Bitlis), iddia eden Munzur, gelen misafirlerin Ordu Komutanını ziyaret etmeden havalimanından doğrudan Cafeye gitmesini ve orada toplantı yapmasına, gizli olduğu iddia edilen toplantının kamera ile kayda alınmasına yönelik sorulara ikna edici olmayan çelişkili cevaplar vermiştir. Hayatın olağan akışına aykırı bu beyanların doğru olması mümkün değildir.
16. Üst düzey bir askeri heyeti karşılamak ve misafir etmek, onlarla tanışmak ve sohbet ederek çay içmek için, bir Kafede görev yapmak dışında üst düzey gizli bir görevi olmadığını açıklayan Munzur; kendisine neden böyle bir görev verildiğini açıklayamamıştır. Aynı zamanda bu komutanları tanımadığını belirten Munzur ‘sizi tanımadığı halde neden Dursun Çiçek ve diğerleri tanımadıkları bir garsona gizli işler versin’ sorusuna ise yine üstün körü beyanlar vermiştir.
17. İlk ifade verdiği 10.12.2009 tarihinde iki ayrı ifade veren Munzur ilk ifadesinde Dursun Çiçek dahil gelen askerlerin kendileri ile gelen başka araca bindiklerini söylemesine rağmen aynı gün verdiği ikinci ifadede gelen askerlerin tamamının kendi aracına bindiğini söylemiştir. Sadece 10 gün sonra, 21.12.2009 tarihli İKİNCİ İFADE TUTANAĞINDA; “Havalimanı yolunda Pizvan Kavşağına 3 sivil araçla gitmiştik, fotoğraftan teşhis ettiğim ve isminin Dursun ÇİÇEK olduğunu öğrendiğim kel kafalı komutan, kavşakta askeri araçtan indi, benim içinde bulunduğum araca bindi. Diğerleri de yanımızda bulunan diğer sivil araçlara bindiler” şeklinde bu sefer verdiği ifadelerini 3. kez değiştirmiştir. Duruşmada bu çelişkiyi açıklaması istenen Munzur önce hatırlamadığını, sonrasında ise tutarsız ifadelerine devam etmiştir.
18– Munzur havaalanından karşıladıkları kişilerin sivil giyimli olduğunu söylemesine rağmen asker oldukları her hallerinden belliydi demekle kalmayıp biri en üst rütbeliydi diyerek, sivil kıyafetli kişiler arasında en üst rütbeyi nasıl anladığını açıklamamıştır. Aynı zamanda en üst rütbeli kişiyi ‘siyah kısa saçlı’ kişi olarak tarif eden Munzur duruşmada gelenler arasında Org. Ergun Saygun’da olduğunu söylemesine rağmen en üst rütbeli kişinin Dursun Çiçek olduğunu söylemiştir. Munzur siyah kısa saçlı ifadesini sonrasında kel kafalı olarak değiştirmiştir.
19. “Albay Dursun ÇİÇEK bize; size verilen işi neden adam gibi yapmıyorsunuz, bir savcıyı düşüremiyorsunuz, daha ne işe yararsınız, malzeme sorun değil, bomba mı istiyorsunuz, uyuşturucu mu istiyorsunuz, silah mı istiyorsunuz, her şey hazır, siz yeter ki dediğimizi yapın ve bu savcıyı ortadan kaldırın, size mühimmat verelim, bu mühimmatı av yapacağınız yere önceden gidip gömün, sonra savcıyla beraber o mahalde avlanırken biz baskın yapalım, bu mühimmatla birlikte bu savcıyı alalım, siz de ifadenizde bu mühimmatları savcının gömdüğünü söylersiniz, yeter ki savcıyı düşürün, bütün büyükler bu masada, bunların hepsi paralı adamlar, bütün istedikleriniz yerine gelecek diyerek kızdı.” şeklindeki yazılı ifadesini değiştiren Munzur, “Bu konuyu Albay RECEP telefonda söyledi” şeklinde düzelterek, ne kadar çelişkili açıklamalar yapabileceğini mahkeme heyetine ve sayın Mahkeme Başkanına bir kez daha göstermiştir.
20. “Neden sadece 10 gün sonra ek ifade vermek ve önceki ifadenizi değiştirmek istediniz?” şeklindeki soruya cevap vermeyen Munzur; 10.12.2009 tarihli ifadesinde; “Gelen misafirler sivildi, ancak asker oldukları her hallerinden belli oluyordu ve üç kişiydiler, içlerinden birisi çok üst rütbeli birisiydi. Uzun boylu, esmer, kahverengi gözlü, siyah kısa saçlı idi. (M-1-2-9)” şeklindeki ifadesini sadece 10 gün sonra neden “ kel kafalı” olarak değiştirdiniz, aradan geçen 10 gün içinde bu yeni bilgileri nasıl hatırladınız, siyah kısa saçlı kişi, kel kafalı oldu, adını bilmediğiniz komutanın ismi de Albay Dursun ÇİÇEK oldu? Bu bilgileri kimden aldınız? Bu konuda herhangi bir baskı veya destek gördünüz mü?” Sorularına ikna edici cevaplar verememiştir.
21. Mahkemeye yaptığı açıklamalarda Ocak 2009 ayı içinde Erzincan’a geldiğini iddia ettiği Albay Dursun ÇİÇEK’in, Erzincan’da bulunduğu sürede kendisine Şenol astsubay tarafından ismen tanıtıldığını iki kez açıklayan Munzur, daha sonra bunu yalanlamış, 10.12. 2009 tarihinde resmi elbiseli 4. Nolu Renkli resmin (Kısa Kollu Beyaz Üniformalı Resim) kendisine gösterilmesi sonucunda teşhis ettiğini açıklayarak mahkemeye bu konuda çelişkilerle dolu bir ifadede bulunmuştur.
22. “Hayatta ilk defa karşılaştığınız ve tanıştığınız bir Kurmay Albay, neden size özel ve gizli bir görev versin? Herkesin içinde ve hatta savcı Efe’nin de bulunduğu bir yerde neden bu savcıya yönelik tuzaktan söz etsin ve bu konuda size niçin güvensin? Onunla daha önce her hangi bir iletişiminiz ve irtibatınız oldu mu? Şeklindeki soruya tatmin edici bir cevap veremeyen Munzur önce Savcı Efe ile iletişimi olmadığını, gizli tanıkların hiçbirini tanımadığını söylemesine rağmen sonrasında, Savcı Efe’yi yakından tanıdığını ve iletişim içinde olduğunu ifade eden açıklamalarda bulunmuştur.
23. “Savcı Efe, Cafe’ye akşam saat kaçta geldiniz ve cafeden ne zaman ayrıldınız? Cafede Kamera çekimi yaptınız mı?” şeklindeki soruya verdiği cevapta, eşinin özel durumu nedeniyle saat 19.00 gibi geldiğini ve Cafe’den saat 22.00 gibi ayrıldığını ve bir dakikalık kamera çekimi yaptığını beyan eden Gizli Tanık Efe’nin beyanlarına rağmen Munzur Efe’nin cafeye hiç girmediğini ve kamera ile çekim yaptığını görmediğini söylemiştir.
24. Munzur Dursun Çiçek ile birlikte gelen askerilerin havaalanından gelip, cafeye gidip, otele gittikten sonra akşam eğlenmek için cafede toplandıklarını söylemesine rağmen gizli tanık savcı Efe aynı askerlerin gündüz seminere katıldığını akşam ise cafede eğlendiklerini söylemiş ayrıca cefede eğlenmeye aynı askerlerle tek sefer gittiğini. Başka bir gün bir araya gelmediklerini belirtmiştir.
25. 10.12.2009 tarihinde Cumhuriyet Savcısı tarafından düzenlenen tutanakta; “Gösterilen fotoğrafından tanıdığı Dursun ÇİÇEK’in 2009 yılı Nisan ve Mayıs aylarında Erzincan’a geldiğini” beyan eden Munzur,, sadece 10 gün sonra 21.12.2009 tarihinde yine Cumhuriyet Savcısı tarafından düzenlenen ikinci tutanakta; Komutanlar Erzincan’a geldiklerinde hava kış aylarıydı, her yer kar içerisindeydi, 29 Mart seçimlerinden önceydi. Ancak tarihini tam olarak hatırlamadığını, ifademdeki Nisan-Mayıs aylarını, Ocak-Şubat ayları olarak düzeltmek istiyorum” şeklinde çelişkili ifadeleri sorulmuş ve “tarihleri hatırlamıyorum” şeklinde tutarsız bir cevap vermiştir.
26. “3. Ordudaki İç Güvenlik Semineri 14-15 Ocak 2009 tarihinde icra edilmiş. Ocak- Şubat ayları ile Nisan- Mayıs ayları arasında mevsim farkı var. Seminerin ilkbaharda değil de kışın yapıldığını açıkladığınız? Neden 10 gün sonra ifadenizde bir düzeltme yaptınız? Sizin için seminerin tarihinin ne önemi var? Bu konuda kim sizden bir talepte bulundu veya sizi ifadenizi değiştirmeye teşvik etti?” şeklindeki soruya yine “tarihleri hatırlamıyorum “ şeklinde kaçamak bir cevap vermiştir.
27. Gizli tanık Efe cafe’de akşam eğlenildiği sırada İlyas Meral’in kamera çekimi yaptığını gördüğünü ifade etmiştir. Ancak gizli tanık Munzur 01.08.2011 tarihli duruşmada önce İlyas Meral’in kamera çekimi yaptığını görmediğini belirtmesine rağmen sonrasında ifadesini yine duruşmada değiştirerek İlyas Meral’in elinde çekim var demiştir.
28. Gizli tanık Munzur havaalanına 10.12.2009 tarihli ifadesinde havaalanına 3 sivil araç bir tanede resmi araçla gittiklerini ifade etmesine rağmen mahkemede 1 sivil araç birde resmi araç gittik demiştir.
29. Gizli tanık Munzur 21..12.2009 tairhli ifadesinde ‘ben hiçbir milletvekili ile görüşmedim’ derken, duruşmada milletvekilleri ile görüştüğünü açıklamıştır.
30. Gizli tanık Efe Dursun Çiçek’i gördüğünü iddia ettiği Orduevinde, Dursun Çiçek üzerindeki resmi kıyafet vardı demesine rağmen Dursun Çiçek’in duruşmada üniformasının rengini sormasının üzerine önce yeşil, sonra beyaz, sonrada siyah demiştir.
31. Mahkeme Başkanı Kadir Özbek’in ‘Dursun Çiçek’i tanıyor muydun? Neden dikkatini çekti Dursun Çiçek demesi üzerine’ gizli tanık Efe tanımıyordum teşhis ettim cevabını verdi. Ancak mahkeme başkanının sen Dursun Çiçek’i ifade verdikten sonraki bir tarihte teşhis etmişsin demesi üzerine gizli tanık Efe cevap vermekte zorlanmıştır.
32. Gizli tanık Munzur ‘pişmanım ifademi değiştirmek istiyorum’ talebi ile Erzincan Savcılığına giderek ifade vermiştir. Tutanağı bulunan bu ifadenin Savcı Hasan Can’indan arasında bulunduğu iki savcı tarafından zorla alındığını iddia ederek savcılara da iftira atmaktan çekinmemiştir.
33. Gizli tanık Efe duruşma sırasında beyanlarındaki kesinlikten vazgeçip Dursun Çiçek’e, ‘sizin Erzincan’a gelip gelmemeniz önemli değil. Gelmediğinizi söylüyorsanız gelmemişsinizdir de.’ Demesi yine aynı şekilde Munzur’un savcılıkta verdiği ifadelerin tamamını yalanlaması, bu beyanları ben söylemedim demesi ayrıca mahkemede savcılığa verdiği beyanlarını tekrar edememesi, beyanlarının çok büyük bir kısmını hatırlamıyorum, bilmiyorum şeklinde geçiştirmesi beyanlarının doğru olmadığını gözler önüne sermektedir.
34. İddianamede; “Gizli Tanık MUNZUR ifadesinde; Erzincan Jandarma Komutanlığında görev yapan SENOL Astsubayın DURSUN ÇİÇEK ile irtibatlı olduğunu beyan ederek, fotoğrafından DURSUN ÇİÇEK’i kesin olarak teşhis etmiştir.” şeklinde bir ifadesi vardır. Ancak söz konusu gizli tanığın ifade tutanaklarında SENOL Astsubay ile ALBAY DURSUN ÇİÇEK arasındaki herhangi bir irtibattan söz edilmemektedir. Yine savcılık tarafından hazırlanan iddianamede de böyle bir irtibat olmadığı açıktır.
Dosyada ve delil klasörlerinde bulunan, kullandığım izinlere ve yaptığım görevlere ilişkin belgeler, Genelkurmay Başkanlığı ve Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Karargahına akıllı kart sistemi ile giriş ve çıkış kayıtları, kullandığım cep telefonuma ait iletişim kayıtları (HTS kayıtları) baz istasyon bilgileri, kredi kart harcama bilgileri, Türk Hava Yollarının yazısı, Emniyet Genel Müdürlüğünün 2009 yılında 25 Nisan 2009 tarihinde yurt dışına çıkış, 13 Mayıs 2009 tarihinde Ankara’dan yurda giriş yaptığıma ilişkin yazısı, Kara Kuvvetleri Komutanlığının 3. Ordu Komutanlığında 14-15 Ocak 2009 (Çarşamba- Perşembe günleri) tarihlerinde düzenlenen İç Güvenlik Seminerine katılmadığıma ilişkin yazısı, Erzincan- Erzurum dahil güneydoğu ve Doğu Anadolu’da hiçbir yere Dursun Çiçek’in uçakla yada helikopter ile seyahat etmediğine dair kurum raporu, Dursun Çiçek’in incelenen HTS raporları ve kredi kartları bilgileri ile harcamaları, Mazlum Otel’de kalan Dursun Çiçek’in 77 doğumlu başka bir Dursun Çiçek olduğu, MİT, İÇİŞLERİ BAKANLIĞI ve Genelkurmay’dan gelen, Dursun Çiçek’in Erzincan’a gittiğine dair hiçbir bilgi ve belgenin olmadığı bilgisi, Dursun Çiçek’in Erzincan Orduevinde kalmadığı yazısı birlikte değerlendirildiğinde, 2009 yılında iddia edilen tarihlerde ve bu tarihler dışında herhangi bir tarihte Albay Dursun ÇİÇEK’in Erzincan’a gitmediği ve Erzincan Orduevinde veya başka bir yerde konaklamadığı sabittir. Aynı konuda Erzincan’da ifade veren dönemin 3. Ordu Komutanı Orgeneral Saldıray BERK, Başsavcı İlhan CİHANER dahil onlarca asker ve sivil kişi Albay Dursun ÇİÇEK’i tanımadıklarını ve Erzincan’da görmediklerini ifadelerinde hiçbir şüpheye yer kalmayacak şekilde açıkça beyan etmişler. Bu konuda Albay Dursun ÇİÇEK’in Erzincan’a gitmediği maddi gerçeğini ortaya koyan; başta Genelkurmay başkanlığı, MİT ve İçişleri Bakanlığı’nın mahkemeye yazdıkları yazılar ve Kara Kuvvetleri Komutanı tarafından hazırlanan İdari Soruşturma Raporu olmak üzere onlarca resmi belgeye ve gerçek tanık ifadesine mi inanalım, yoksa size, gerçek kimliğini saklama çabası içinde olan, biri 20 ayrı olaydan soruşturma geçirmiş diğeri hırsızlık yaptığını ve psikolojik tedavi gördüğünü itiraf eden iki gizli tanığın söylediklerine mi inanılmalı yoksa bu kadar somut delil ve hayatında hiç soruşturma geçirmemiş başarılı bir kurmay subayın sözlerine mi?
Şayet gizli tanıkları ifadeleri Erzurum C. Savcılığı veya Erzurum 2. Ağır Ceza mahkemesi tarafından yeterli ve ikna edici bulunsaydı Albay Dursun ÇİÇEK’in mutlaka söz konusu 2010/108 Esas Nolu Davanın ya sanığı veya tanığı olarak İddianameye dahil edilmesi gerekirdi. Aynı dosyayı inceleyen Yargıtay 11 Ceza Dairesi; daha ağır iddialarla yargılanan Erzincan Dosyası Sanıklarını 14 ay önce tahliye etmiştir. Erzincan’da uygulandığı iddia edilen üç maddelik taklit imzalı sahte bir planı, evrak ve belge niteliği olmayan bir yazıyı hazırlamakla suçlanan Alb. Dursun ÇİÇEK’in 16 aydır tutuklu olarak yargılanması hak, hukuk ve adalet ilkeleri ile asla bağdaşmaz.